31 Temmuz 2010 Cumartesi

blog yazarının gücü:)


blog yazarlığının gücünü bu akşam daha iyi anladım arkadaş..
geçen bölümde peripellaya yumulan ezik kız bu bölümde tavsiyem üzerine nutellaya geçiş yapmıştı:)
sıra doğan görünümlü çaça şahinde.. bmw'de neymiş kardeşim..gerçekçi olalım lütfen..
haftaya filmin esas oğlanını doğan görünümlü çaça şahinde göreceğiz zira bu bölümde babası oğlandan tüm kredi kartlarını ve arabasını geri aldı:)
zoi dediydi dersiniz:)

30 Temmuz 2010 Cuma

renk


-anne nerdesiniz ya!!!
-3 kız geziyoz oğlum
-nası 3 kız anne nerdesiniz yaa!!!
-..ablan arabayı kız gibi yaptırmış oğlum; ablan ben araba malkaradayız!!

-annemin hayata bakışı benden de renkli nan!-




resim

28 Temmuz 2010 Çarşamba

küçük sırlar bizim gibiymiş nan!!

akşam ayşe beni bekle sende yatçam diyince yatakta öylece peripella kaşıklıyıp küçük sırları seyrediyordum..
şimdi dizide olay şu;bir sürü zengin lise kopili en güzel şeyleri giyip en güzel yerlerde gezip son model arabalarla okula falan geliyolar..
ulan bizim zamanımızda 2 kişinin ehliyeti vardı o da sınıfta 2 sene kaldıkları için yaşları büyüktü..birinin broadway diğerinin doğan görünümlü çaça şahini vardı..
bu kopiller sanki hepsi sınıfta kalmış gibi ehliyet sahibi..
en son alacakaranlık filminde bella edward falan liseye arabayla gidiyordu işte..hadi amerikada neyse de kardeşim bu dizi bildiğin istanbulda geçiyor..
bide formayı giyip kırmızı ruj sürmeleri var ki ona hiç değinmiyorum bile..
benim değineceğim konu peripella meselesi:)
bi de dost süt tabi:)
bu kopillerin arasında bi ezik arzu var ki akıllara zarar:)kız zengin ama ezik ..böyle ezilip ezilip son model arabasına biniyor,annesiyle yaşadığı malikaneye geliyor,bilmem kaç milyarlık telefonunu kapıdan girdiği gibi yere sıpıtıp buzdolabına koşuyor ama o da ne!!!
dost sütü bir çırpıda dolaptan çıkarıyor,bueno çikolataları da masaya koyduktan sonra beni benden alan hamleyi yapıyor ve peripellayı yerleştiriyor masaya!!
kardeşim peripella kahvaltıda yenir!!!
ben bile depresyona girince nutella yiyorum ulan..

25 Temmuz 2010 Pazar

haftasonu gezmesi-kitap sorunsalı

cumartesi nilayımla sözleşmiştik..bütün gün yayılıp kahve film cips keyfi yapacaktık ki aynen öyle oldu:)
cumartesi yayıla yayıla yattıktan sonra duşumı alıp çıktım..şanslıydım ki bindiğim minübüslerin hepsi klimalıydı çok keyifle yolculuk ettim:)
eve girdiğimde harika bir sofra karşıladı beni:)naneli omletimi de yaptı ohh miss:)
yemekten sonra kahvemiz,kahveden sonra sohbetimiz,sohbetten sonra kolamız cipsimiz ve filmimiz:)
günümüzün özeti buydu..
keyifli sohbetimiz,pijamalarımızı giyip yayılmamız tadından yenmeyecek keyifti:)
giderken 2 dvd 1 kitap 1 bileklik 1 toka sahibi de oldum..hem yedim hem yattım hem hediye sahibi oldum daha ne olsun:)

pazar günü ailecek hayırlı bir iş için dolaştık durduk..beni sevenlerden dua bekliyorum hayırlısının olması için..
bu kitapları da annemle kipadan aldık..9.9 yazıyo ama 2.9 fiyatlıydı:)fazla vaktim yoktu karıştıramadım..yoksa tüm sepeti kapar gelirdim ama mevlana öğretileri en çok dikkatimi çekti..
bu sıralar maalesef kitap da okuyamıyorum..
herşey yoluna girecek inşallah..kitaplı günlerime döneceğim bende :)

21 Temmuz 2010 Çarşamba

cin dosyası 1

bana göre Türkleri en fazla korkutacak senaryo cinlere dayalı senaryodur..zaten türk yapımcılar bunu bildiğinden sürekli aynı türde filmleri görüyoruz..birbirinin tekrarı,devamı gibi sürekli aynı tarzda filmeleri ısıtıp ısıtıp koyuyorlar önümüze..
şimdi burda zoi yapma etme kapat bu dosyayı diyebilirsiniz :)korkan okumasın zaten okuyarak pek korkmazsınız ..şuraya bi kaç fragman koysam belki..çünkü türk cin filmleri fragmanları filmden daha korkutucu oluyor..sadece fragmanı izle zaten en korkutucu sahnelerin toplanmış hali:)filmi izlemene de gerek kalmıyor..
türk yazarların korku romanları da hep cinler üzerine oluyor -ki o konuya da bilare değineceğimdir.
olay kardeşimle oturduğumuz tekirdağdaki evimizde oluyor..aslında daha öncesine dayanıyor da konuyu burdan başlatmam gerek:)
tekirdağdaki evimizin ön odası denize bakıyordu ama gel gelelim arka 3 oda tamamen karanlık..zaten eve önden bakınca 6 kat;arkadan girişten bakınca 3 kat gözüküyor..yani 3 kat yerin dibine giriyorduk..
başlarda herşey iyiydi de tam evde yalnızken banyoya girdiğimde sadece bizim dairenin ışıkları kesilirdi.tam böyle köpüklenirdim bazı şeyleri unutmak için şarkı söylerdim ki pat!!!
el yordamıyla bornozu bul,şıpıdık şıpıdık yukarı çık şaltere bak aa bişi yok şalter normal..
eve gel aaa ışık da normal..
kardeşim de ben evde olmadığımda aynı şeyleri yaşıyordu..
bu sefer dedik yok lan bu böyle olmıycak hep banyoya girince oluyor dur şu banyoya mumla çakmak koyalım..
banyoya giriyoruz elektrik pat..
aynen çakmağı al mumu yak devam:)
artık takmıyorduk çünkü..
başlarda takıyorduk içerdeki odalardan sesler falan geliyordu ama sonradan dedik takarsak daha kötü olur çözüm bulalım bu işe:)neyse kardeşim yanımdan gitti annemlerin yanına yerleşti..ben eve geliyorum tam kapıyı açıcam kulağımda bir ses ''şimdi kardeşin de gitti..bizimle başbaşasın.bakalım yaptıklarımız hoşuna gidecek mi...''

tam böyle bir günde çerkezköyden arkadaşım aradı..
zoi tekirdağa geliyorum hadi bi kahve içelim..
iyi dedim hadi içelim
neyse geldi bu biz buluştuk falan yapacak bişi de yok..saat olmuş gecenin 10u ..
dedim hadi sinemaya gidelim..ne çıkarsa bahtımıza..
biz bir gittik o saatte sadece musallat filmi var..
aldık biletimiz yerleştik koltuklara bekliyoruz kimse gelmiyor..
bir baktık film başladı ama salonda bizden başka kimse yok...
normalde 5 kişiden az olanlara seans açmayan sinema bu seansı bizim için açmış!!!
dedim oğlum sen salonu mu kapattın bu film için naptın..
sus zoi zaten tırsıyorum diyor:)
en nihayetinde biz salonda kimsenin olmamasını fırsat bilerek bağıra çağıra koltuklara yapışa yapışa filmi izledik..
sağsalim bitirdik:)
bitirdik de ne o 1 saatlik yolu gidebiliyor ne ben eve gidip o sesleri duymayı istiyorum..
kendi kendimize bu filmi niye seçtik diye küfredip evlerimize dağıldık:)
evde kulağıma fısıldanan hiçbirşeyi duymak istemedim..
gittim vurdum kafayı yattım yapacak bişi yoktu:)



ama izlediklerim arasında gerçekten en inandırıcı senaryoya sahip..türk korku filmi olarak gerçekten iyi bir film olmuş bence..

zaten artık netten izlenebiliyor..tırsmayan izlesin derim ben..

aha bu konusu;

Suat ve Nurcan aynı köyde büyümüş ve birbirlerini çok sevmiş iki gençtir. Güzelliği ile hemen fark edilen Nurcan, yakışıklı Suat’la beraber herkesin her zaman gıpta ettiği bir çift olmuştur. Bulundukları köyde büyük bir mutluluk ve huzur içinde yaşayan Suat ve Nurcan evililik kararı aldığında ise bu aşka başka bir alemden bir varlık musallat olur. Kendilerini ve çevrelerini etkileyen olaylar hiçbir açıklaması olmayacak şekilde gelişir...

aha bu da fragmanı;


Musallat uzun sinema fragmanı
Yükleyen rubeyda. - TV dizilerini ve programlarını online izleyin.

20 Temmuz 2010 Salı

haklıydı



bilirdim pişmanlık nasıl acıtır canı..
bilirdim nasıl korkardı insan karanlıktan..

geldi..
yıllar sonra karşıma oturdu...
sesizce baktı önce ..
sessizce bekledi...
çağırdın beni dedi..
çağırdın..
sessizce oturdum karşısında söyleyecek lafım yoktu..
kırmıştım ,incitmiştim,ezip gemiştim yüreğini..
nedenlerim vardı ,korkularım vardı,yalnızlığım vardı..
kırmalıydım,gitmeliydim,bitmeliydim..
sen yaptın dedi
sen yaptın beni böyle bak
bak nasıl da yüreğim kaskatı kesildi senden sonra..
şimdi neden duruyorsun karşımda..

haklıydı ..
ama ;yine de gelmişti seneler sonra...!









resim

19 Temmuz 2010 Pazartesi

biri beni durdursun

mutsuz olan zoi gecenin 12sinde ne yapar?

cevabı aşağıda....






biri bana mutlu olacaksın zoi desin..nolur..
gözlerini kapatacaksın ve açtığında herşey geçmiş olacak....

16 Temmuz 2010 Cuma

ninem


aslen selanik göçmeni olan ailemde en çok ninemin hikayelerini dinlerdim..hoş;zaten torunlarının arasında da en çok beni severdi..
ilginç kadındı ninem..ananemin kaynanasıydı...konuşmayı türkçe yapar kavgayı pomakçaya çevirirlerdi biz anlamayalım diye..
ilginç selanik hikayeleri,pomakçayla karışık türküler ve ufak atışmalarla renklenirdi minik kerpiç evleri...
uzun yaşamıştı rahmetli..taa mübadele zamanı neler yaşadıklarını ,yunanistanı,annesini,evlerini anlatırdı ..ölene kadar doktora ne zaman götürsek ''maaşallah teyzenin hiçbirşeyi yok sadece 100 yaşında olduğu için kalbi yorgun ''diyerek gönderiyorlardı bizi..
kocasının ölümünün üzerinden bile 55 sene geçmiş bir kadındı..sabun kokulu bembeyaz saçlarını taradı usulca..ve konuşurdu benimle yarı pomakça
-''götür beni yunanistana be kızım..biliyorum ben oraları..hatırlıyorum herbişeyi..nehir vardı evimizin yanında..te burdan gitsek yakındır aslında..''
-nasıl götüreyim be nenem..hem ne yapacaksın ki sen orda?

günler geçerdi ve o hala gitmek için ısrarlarına devam ederdi..
sonra bir gün..
kalbi iyice yoruldu ninemin..düştü yatağa..
yatağında yatarken kulağıma usulca eğildi..
-ah be çocuğum..götürmedin beni yunana..biz altın gömdük bizim sahanlığa....

resim

önerisi olan?

şimdi efendim sorunumuz bu yaz aylarında bizi rahat ettirecek bir ürün arayıp bulamamak:)
normalde ben adidas fresh roll-on kullanıyorum.kendisinden çok memnundum çünkü gün boyu gerçekten kuru tutuyor ve kokusu ismi gibi fresh:)
fakat gelgelelim çorluda tekirdağda nerde aradıysam hangi büyük markete baktıysam kadın reyonunda adidasla karşılaşamadım..aramadığım yer kalmadı..sadece erkek kısmında tekira carrefourda var ama bayan kısmında yok!!
ben ne yaptım gittim fa aldım..beğendim mi? hayırrr..kokusu güzel mi?hayııırrr... kuru tutuyor mu ?hayırrrrrrr!!
siz ne kullanıyorsunuz ?bi el ediverin siz ne kullanıyorsunuz?..

13 Temmuz 2010 Salı

akepe mi?

vapura bindiğimizde hava çok güzeldi..annemle en üst kata çıkıp biraz denizin kokusunu duyalım dedik..
tam yerlerimize oturup sohbetimize başlamıştık ki şivesi değişik yaşlı bir amcanın seslenmesiyle şaşırdık..
-kızım bi asker figürü vardı burda dur yolcu yazıyodu nerde o
-amca buralardadır birazdan görürüz..
- karıma göstericem o askeri nerde acaba
-amcacım biz de bayağı oldu binmeyeli görürüz heralde birazdan..

sonra yine sohbetimize döndük biz..gelmekle ne kadar iyi yaptığımızdan,denizin ne kadar güzel koktuğundan,çorluda niye denizin olmadığından..

-kızım yok o asker figürü

-aaa bakim buralarda olcaktı

-yok kızım yok biz almanyadan izliyoz türkiyeyi kesin akepe kaldırdı o askeri..

velhasılkelam amca askerin ergenekondan içerde olduğunu düşündü neredeyse..

bir o mu kalmıştı yoksa..

12 Temmuz 2010 Pazartesi

haftasonu gezdik

zoi huzur arıyordu ya; buralarda bulamadı tekirdağdan kalktı annesini de yanına aldı çanakkalenin yolunu tuttu..

annemle sabahın 7sinde yola koyulduk..yüzünü görmediğim,sesini bile o güne kadar duymadığım ama bugüne kadar tüm sıkıntılarıma ortak olmuş arkadaşıma kahvaltıya davetliydim çünkü..

nursel ile tanışamız internetin tesadüflerinden biri..ama konuştukça öyle çok ortak yanımız çıktı ki artık ne yaşasak neye üzülsek ertesi gün olsun da birbirimize anlatalım diye bekledik...her derdimizi konuştuk her sorunumuzu kendimizce halletmeye çalıştık ..

ama hiç telefonda konuşmadık :)

o gün keşandan sonra aradı beni..nerdesiniz diye:)ilk defa o zaman duydum sesini:)

sesini bile duymadığım birine kahvaltıya gidiyorum annemle..ama sanki yıllardır tanıdığım ve uzun zamandır görmediğim bir arkadaşıma kavuşacak gibiydim:)
hele keşandan sonra bir yıldız fm vardı ki bütün yol oyun havalarıyla geçti:)bir baktık ki feribottayız:)



her ne kadar iskeledeki lokantanın adı yalova olsa da çanakkaleye geldiğimizden emindik:)iskelede sizi koskoca yalova yazısı karşılıyor düşünsenize:)
canım arkadaşıma zaten eşofmanlarla gitmiştik o da bizi eşofmanlarla karşıladı :)kocaman balkonunda süper bir kahvaltı ettik..kahvelerimizi içtik dedikodumuzu yaptık giyindik çıktık:)

zeynep her ne kadar bana evde poz vermese de çay bahçesinde bu pozunu yakaladım..annem ona tapşini tapşini tamamayı söylerken o da hafızaya kaydediyordu:)





aynalı çarşıyı dolaştık birlikte..



çanakkalenin çarşısı küçüktü ..zaten ufak sakin bir yer..aynalı çarşı bana edirne bedesteni hatırlattı..
şimdiki kocaman alışveriş merkezlerimizin eski zaman hali:)ama kendince renkli,kendince hareketli:)
çok güzel bileklikler aldım buradan..annemle ordan oraya bakınıp durduk..

sonra feribotumuza binip yine evimizin yolunu tuttuk..sakin denizi seyretmek ,arkadaşımla harika bir sohbet,zeynebin duru güzelliği ve annemle herşeyden biraz uzaklaşmanın verdiği huzur yanımıza kar kaldı:)












8 Temmuz 2010 Perşembe

kızçe


kızçe evimize yeni geldi...tam bir isim bulamadık kendisine ama genelde kızım diye çağırdığımda kucağıma atlıyor..

tam bir sevgi delisi..sevmediğin zaman gelip nazlanmaya başlıyor..
annemlerin 3.kedisi oluyor kendileri:)daha önceki ikisini de sokakta zor bir halde bulup getirmiştim ama onlar aramızdan ayrılınca annemler uzun bir süre düşünmediler kedi almayı..çünkü insan çok alışıyor ve maalesef onlara bişey olduğunda canın çok yanıyor..
bu nazlı kız da ağır bir sakatlık geçirmiş ama çok şanslıymış ki tedavisini yaptıracak bir ailesi olmuş ..yalnız onların erkek kedileri rahat bırakmadığından sahiplendirmek istiyorlardı..
kendisini buradan buldum..
hayvanlarımızı sahiplenemiyorsak bile en azından ufak bir kaba temiz su bırakalım kapımızın önüne..çünkü onlar bizden isteyecek güçte değiller..

yargı


Allah'ın bile insanlar hakkındaki hükmünü, ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken... SEN KİM OLUYORSUN DA insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip oluyorsun..

hayatımın anlamı bu söz..fotoyu ben çektim..edirne eski camii

zoi huzur arıyor

zoi huzur arıyor ama gezerek:)
ne zaman içim sıkılsa,ne zaman karar verecek olsam,ne zaman yüreğim patlayacak gibi olsam kimsenin beni bulamayacğaı bir yere kaçmak isterim..

küçükken babannemlerin evdeki yeşil örtülü divanın altında bulurdum kendimi böyle zamanlarda..
şimdi burada buluyorum..
uçsuz bucaksız denize bakıyorum bu tepeden..
sonsuzluğu düşünüyorum..miss gibi havayı çekerek içime..



taa uzaklardaki evlere bakıyorum ayaklarımı uzatıp..
acaba ne hikayeler vardır o evlerde,ne dertler ne sevinçler..
onlar da benim evime bakıp düşünüyor mudur acaba?

hepinize bol huzurlu kandiller..dua ederken beni de unutmayın olur mu..

6 Temmuz 2010 Salı

geniş ailemizin ufak düğünü..

şimdi bizim aile babam tarafından biraz geniş..aslında annem tarafından da türkiyeye yayılmış durumdayız ama konumuz şimdilik babamın tarafı:)
şöyle ki babannemin erkek kardeşleri istanbula yerleşmiş zamanında..yani büyük dayılar..,
kendileri bağdat caddesinde önemli bir yere sahip olmuşlar..ama istanbuldan değil yine bizim küçük köyümüzden almışlar kızlarını..nitekim bizim köyde kıçında bokuyla gezen komşu kızlarımız istanbula gidip caddenin hanımefendisi oluvermiş..
gel zaman git zaman şimdi aradan geçmiş 25 yıl..onlar tamamen yüzüklerin efendisi kıvamında devam ediyorlar hayatlarına..
kızları yine istanbuldan değil edirneden bir gence gönül vermiş..normal yurdum genci yani:)
düğün edirnede olacak herkesin haberi var tabi :)ama sadece haberi var:)
çünkü ailedeki hiçbir memur ve işçi kesimine davetiye gitmemiş:)
teyzem durumu bize yolda bir soruyla haber vermiş oldu :)o haber vermeden önce biz hala köyden araba kaldırırlar düğüne diye düşünüyorduk:)
-şans size güldü mü zoi?
-nası teyze?
-şanslı kişiler arasına girebildiniz mi diyorum..ama giremezsiniz çünkü sen fabrikada muhasebecisin ,baban işçi ,annen ev hanımı :)
mesela ben öğretmenim eşim şöför..amcan devlet memuru o girebilirdi ama karısı ev hanımı ondan kaybettiler bak diğer amcan 3m de müdür olduğu için o girdi :)

yani davetiye tüm amcalarım arasında sadece 3m de müdür olana gitmiş:)diğer amcam devlet memuru bir teknisyen o karısı yüzünden kılpayı kaçırmış davetiyeyi:)teyzem öğretmen ama o da şöför olan eşi yüzünden çağırılmamış:)
öyle cazz festivali ,mtv müzik ödülleri davetiyesi de değil bu bildiğin düğün işte:)

nitekim ailedeki bu düğün günlerce konuşuldu..sonra ne mi oldu halamın oğlu evlendi hepimiz toplanıp bir güzel göbek attık ..bir tek onlar yoktu tabi ama biz çağırdık mı ;çağırdık:)

5 Temmuz 2010 Pazartesi

kitap tanıtım mezarla randevu-tek ayağı mezarda..

ben klişeleşmiş vampir hikayeleri okumam demiştim en başında..Sonra amaaann bi deniyim ne çıkar ki diyerek Alacakaranlık serisini aldım..seri olarak alıyorum ki tek kitabı beğenmediğimde ön yargılı olup diğerlerini de almamazlık etmiyeyim..hepsini okumaya zorluyorum yani kendimi:)
sonra Alacakaranlık serisinin yerini hiçbir seri tutamaz ötekileri okumam !! dediğim bir anda Gece Evi serisini eve getirmem bir oldu..alacakaranlıktan çok farklı bir seriydi başlarda sıksa da sonlara doğru kitaplar iyi gitti..aslında en kolay okunan kitapların arasında geliyor benim için..
Gece Avcısı serisini önyargısız aldım:)diğer serilere o kadar ön yargılı avranıp okuduktan sonra bu kitap da beni eğlendirir heralde diye düşündüm..
çünkü evdeki sıkıntı ve olağanüstü hal yüzünden yoğun kitaplara veremiyorum kendimi..çerez olarak düşündüğüm bir sürü kitabı tek bir siparişte edindim ve bu iki kitap da onların arasındaydı..


Kediciğin Hayranı Olacaksınız

Mezarla Randevu

Ateşlemi Oynuyorsun, Kedicik?

Yarı vampir Kedicik, Catherine Crawfield, kendini bildi bileli ölümsüz kan emicilerin peşinde. İntikam almak istiyor.Çünkü bu parazitlerden biri babası olabilir.Babası... Annesinin hayatını mahveden adam. Ancak yolu bir gün vampirleri avlayan Bones'la çakışıyor. Ve kısa sürede tuhaf bir ikili haline geliyorlar.

ilk kitap mezarla radevu gayet iyi gitti..aslında ben ilk defa kitap yazmış bir kadından bu kadarını da beklemiyordum..iyi bir hayalgücü ve sıcak bir aşk hikayesine dönüşen bir ortaklık.aşka dönüşme kısmı bana tüm vampir kitaplarından daha ilgi çekici geldi..çekişmeli ,dövüşmeli bir başlangıçları olduğu için belki de..


Yarı vampir Kedicik, FBl'ın gizli bir biriminde özel dedektif. Tehlikeli ölümsüzlerin kökünü kurutmak için devletin emrinde çalışıyor. Halen, seksi ve tehlikeli eski sevgilisi Bones'tan öğrendikleriyle hayatına devam ediyor ancak ya biri genç kadını öldürmeyi kafasına koyduysa? Dahası Kediciğe yani Cat'e yardım edebilecek tek güç, maziye gömmeye çalıştığı ancak kalbinden bir türlü atamadığı eski aşkı Bones

bu kitap da ilki gibi güzel gitti..olayların gidişatı polisiye gibi gözükse de bence aşk hikayesi olarak bile gözükebilir ..yalnız sonlarına doğru tam 6 sayfa sevişme sahnesi vardı ve ben artık iyice sıkılıp atlamak zorunda bile kaldım..ama yine de kurgu olarak söylediğim gibi ilk defa yazan birine göre gayet iyi...

tavsiye eder miyim(?) çerezlik olarak evet!!

3.kitabı çıksa alırmıyım (?) 2 de bıraksalar iyi olur..

kitap kazanan

bu sefer çekilişi randomdan yapmadım:) eski usül bildiğin çekiliş yaptım:)


sevecen adresini bekliyorum:)

çekilişler devam edecek..kitaplarımı paylaşmayı seviyorum..

4 Temmuz 2010 Pazar

orduya yetecek kadar :)

kardeşim çok tehlikeli bir bölgede askerliğini yapıyor..gün geliyor kolayı özlüyor gün geliyor çikolatayı..
geçen annemle telefonda konuşurken börekle elmalı kurabiye istemiş..koliyle uğraşmayın koyun poşete gönderin nolur demiş..
bugün kolları sıvadık..
börek tarifini sevecen den aldım:)sadece içini patatesli yaptık daha fazla dayansın diye..hayırlı birşeye bilmeden vesile oldu:)

kurabiyelerle börekleri kutulara yerleştirdik..sıra geldi kek yapmaya ..sayıca fazla oldukları için sabahtan beri uğraşıyoruz:)
börek için yufka alırken satıcı kadın yufka siparişimizin çokluğuna şaşırdı ;annem de orduyu doyurcaz da deyince kadın dalga geçtiğimizi sandı:) ama biz gerçekten orduya yapıyoz:)
evlatlarımız gecelerce nmöbet tutup canlarını hiçe sayıyorlar biz bi kek börek yapmışız çok mu..

2 Temmuz 2010 Cuma

kitap isteyen..



1514 kışında Roma şehir meydanlarından birindeki Marc Aurele Sütunu'nun üzerinde vahşice öldürülmüş genç bir erkek cesedi bulunur. Çırılçıplak vaziyette imparator heykelinin üzerine bırakılan cesedin başı yoktur ve sütunun iç duvarlarından birine kanla esrarengiz bir yazı yazılmıştır. Cesedin etrafını saran festival sarhoşu kalabalığın arasında şehrin eski polis müdürünün oğlu Guido da vardır. Genç bir hekim adayı olan Guido babasından miras aldığı merakıyla olayı araştırmaya koyulur. Bu araştırmada yanı başında usta bir isim de vardır: Üstat Leonardo da Vinci. İki adam katilin geride bıraktığı işaretleri çözmek için kolları sıvar; zira katil tek bir kurbanla yetinmeyecektir.



geleneksel kitap verme günlerim devam ediyor:)
bu kitaba sahip olmanız için sadece yorum bırakmanız yeterli..
adsız yorumlar kabul edilmeyecektir..
yorum bırakanlar arasından bir kişiye çekilişle bu kitap gidecek..
kargo ücreti tarafıma ait..
son gün pazartesi..

sevgiler
paylaşımcı zoi:)

1 Temmuz 2010 Perşembe

minik bahçem ve projem:)

herşey annemin bana ''senin evin balkonsuz biber miber yetiştiremezsin''demesiyle başladı..
köye gittiğimde ananemin bahçesine dalıp çok minik biber fidelerinden aldım..evde bulduğum kap kacağa bir güzel ektim..ve biberlerim ilk mahsüllerini verdi bile:)
haftasonları camı açıp havalandırıyorum ..aralarına kendiyetiştirdiğim menekşelerimi de koydum gidip gidip akşamları suluyorum:)

pekiii gelelim önemli kısma..böyle itinayla biber yetiştiren bu bünye biber yiyor mu?hayııırrr..
hayatımda tatmadım:)

bu arada küçük bir bilgi vereyim ;biberlerinizde güllerinizde eğer yeşil bitlerden oluşuyorsa azcık sulandırdığınız arapsabununu üstlerine sıkın..hepsi yok oluyor..


bu da oyuncak kutum:)kendileri boş bir varildi..kimyasal madde kullanılmamış ufak boylu bir varil:)
gidip yapışkanlı jelatin aldım..önce bir güzel kapladım sonra da üstüne duvar stickerlarından yapıştırdım..
çocuk odaları için geliştirilebilecek bir örnek:)

bu tabloda ne yazıyor:)

bu tabloyu internette görmüştüm..çıktısını alıp doğru bir reklam ajansına gittim..2 gün sonra elimdeydi..O zaman henüz Tekirdağ merkezde yaşıyordum..o evden sonra tam 4 ev değiştirdim hepsinde baş köşedeydi..
kimisi Kuran sanıp tövbeledi..kimisi besmeleye benzetti..kimisi okumaya çalıştı anlam veremedi..kimisi bu bir şifre dedi ama çözüme ulaşamadı:)

ama ben her zor anımda geçtim karşısına bu tablonun..aldım kahvemi keyifle yudumladım karşısında..her bakışımda gülümsetti beni bu tablo..

anlamı mı ne ;Bu Da Geçer Ya Hu!