31 Ağustos 2010 Salı

keşke

yatağımın ucunda uyuyan kedim kadar güven duyabilseydim keşke hayata..
gözlerimi yumduğum an bişeyler olacak korkusuyla beklemeseydim keşke..

26 Ağustos 2010 Perşembe

biri zoi niye yazmıyo mu dedi?


zoi niye yazmıyon ? zoi neden yoksun? zoi neden gözükmüyon ? diye soran canımm arkadaşlarıma cevabımdır bu foto:)
zoi yatmaya yer bulamıyo yazmaya nasıl bulsun:)
annemlerin gazıyla nasılsa yeni ev alıncak aman sabahlar olmasın diyerekten evimi boşalttım..peki nereye?annemlerin salonunun ortasına..
peki yatağım televizyonum noldu?
valla akıbetini enkaz kalkınca öğreneceğim:)
hayatım 2 ayda altüst oldu diyordum bu da kanıtıdır.
deprem olsa enkaz altında beni bulamayacaklar çünkü deprem olmadan bile bulunacak gibi değilim..
ben kitaplığımı,tv koltuğumu,miss gibi yatağımı,çerçevelediğim fotolarımı,okunmayı bekleyen başucu kitaplarımı özledim arkadaş..

18 Ağustos 2010 Çarşamba

bu sıralar

pek öyle çekilişlere yarışmalara katılmıyorum bu sıralar..keyfim pek yerinde değil çünkü..hem hastalık,hem özel nedenler,hem yapmam gereken işler yüzünden kendime pek vakit ayıramıyorum ..ama swift of desire 'nin hediyeleri bu kadar sıkıntının üstüne ilaç gibi geldi:)



uydurmasyon soğuk tatlı yaptım:)hem hafif oldu hem soğuk:)

tarif şöyle:)

-1 lt vişne meyve suyu

-3 kaşık nişasta

-4 kaşık şeker

-1 paket kedi dili bisküvi

1 lt vişne suyunun içine nişasta ve şekeri koyup koyulaşana kadar pişiriyoruz..kedi dili bisküvileri vişne suyuyla ıslatıp 1 sıra halinde borcama diziyoruz..üstüne hazırladığımız karışımdan döküyoruz.aynı işlemi bir sıra daha tekrar edip buzlukta bekletiyoruz..dondurma da koyarsak yanına tadından yenmiyor:)

13 Ağustos 2010 Cuma

olsun yine de...

resim

küçük bir kasabaydı yaşadığımız yer...babannem sevmezdi köyü,şehir isterdi,kaloriferli ev isterdi...
oysa ne çok severdim o minik bahçeli mor evi..minik bahçesinde mis gibi çilekler olur;yandaki çeşmesinde kendinden naneler biterdi..
minübüsçüydü babam..subaylığı kazanmış gidememişti..''abin okudu öğretmen oldu minübüse kim bakacak oğlum''demişti babası..''peki ''demişti babam asılmıştı direksiyona..
annesi şehirliydi yetmedi o mor ev ona..şehirden ev istedi..hem kızı da şehirde oturuyordu..''tamam ''dedi babam.. ''tamam anne '' zaten annesine yeni kavuşmuştu..5 yaşında istanbula dayısına evlatlık verilmiş ,8 yaşında istanbuldan tek başına kaçıp anne kokusunu özlememiş miydi..özlemişti elbet ama annesi sarılmadan geri göndermişti...o zaman söz vermişti babam kendine..''annem bir gün beni yanında isterse yine her dediğini yapacağım''demişti..annesi şehirden ev isterdi almaz mıydı hiç...
aldı babam ..girdi kooperatife hem annesine hem bize hem ablasına aldı evi...''hadi'' dedi gidiyoruz..
ve gittik..
taşındık mor evimizden..çifliğimiz,nanelerimiz,mor evimiz,çileklerimiz,üzüm bağımız kaldı arkamızda...
büyükbabam emekliydi..bizi oynatmaktı işi..koynuna yatırır masallar anlatırdı bana hayata dair..
babam bütün gün direksiyon tepesinde çalışır gece yine babasına getirirdi parayı...evleri de babasının üstüne yapmıştı..aile ne demek en iyi o bilirdi..ailesi yeni olmuştu..yeni kabullenmişti..
annesiyle ablası her gece kavga çıkarırdı sofrada..parayı az bulurlardı..babasıyla girerdi kavgaya babam...3 ev ödüyor,3 ev geçindiriyor,3 aileye bakıyordu..
ses etmezdi babam..alırdı bizi evimize giderdik yemek yemeden..
ben kıyamazdım büyükbabama giderdim yine koynuna..
gel zaman git zaman ödedi babam 3 evin de borcunu..arabayı büyütelim artık dedi..ne de olsa ailesine bakacaktı,subay olamamıştı..
ramazan geldi bir gün...
herkes heyecanlı herkes telaşlı mübarek ay için..
ben 9; kardeşim 6 yaşındaydı..
ramazanın girdiği ilk haftanın sabahında kapı çaldı..
büyükbabam yanında 2 adamla babamı çağırdı kapıya..bakmadı gözlerime ilk defa..
''anahtarı ver arabayı satıyorum''dedi
''niye ''dedi babam sadece ..''niye ekmeğimi elimden alıyorsun baba ..''
''satıp parayı bankaya koyacağım ..yaşlılığımı yaşayacağım,annenle gezeceğiz ''dedi büyükbabam ..
babam verdi anahtarları..
ama sadece ''çocuklarımın rızkını bu ramazan gününde alıyorsun ya baba o parayı sağlıklı yemek nasip olmasın ''laflarını duydum babamın..
sonra anladık biz açlık ne demekmiş..bir gece önce herşeyin;paran ,araban,ekmeğin,evin varken birden bire herşeyini kendi ailenin hırsı yüzünden kaybetmek ne demekmiş..
babam habersiz işini kaybettiği için o küçük kasabada 3 ay iş bulamadı..o zaman ramazan kış ayına denk geliyordu ve ben üstümde halamdan kalma eski montumla karda aşağıki mahalleye ekmek sırasına gidiyordum..
kavga edenler,ezilenler,küfredenler...
100 lira daha ucuz diye ..çünkü mecburduk,çünkü bir daha asla peyniri kocaman lokmalarla yiyemezdik,çünkü öğlenleri yediğimiz tek şey ekmeği tereyağıyla kavurmaktı..
annesi babamı bir kez daha sokağa atmıştı..
herşey geçiyordu da onun sızısı geçmiyordu babamın kalbinden..
ve zaman geçti...
bir duyduk ki büyükbabamın bir bacağını kesmişler...
sonra birini daha...
artık yatağa bağlıydı..
oysa gezecekti karısıyla..arabanın faizini yiyecekti bankadaki parasıyla...
olsun yine de..
ben o ekmek kuyruğunda ekmeğin nasıl değerli olduğunu öğrendim..
olsun yine de..
ben babamın yüreğinde anne sızısının ne demek olduğunu öğrendim..
olsun yine de..
ben nasıl 1 lokma ekmekle doyulacağını öğrendim..
ama ben en çok yine de büyükbabamı severdim..
kızıyla karısının hırsına kapılıp oğlunu attığı için ağlayarak ve yalvararak ölüşü asla gözümün önünden gitmiyor..
ve benim her ramazanda ailemin geçmişi için içim sızlıyor...


11 Ağustos 2010 Çarşamba

dua ile



Rabbim ramazana girdiğimiz şu günlerde öyle zor şeylerle sınav ediyor ki beni..O'nun sevgili kulu olduğumu düşünüyorum..bu sınavı da alnımın akıyla verirsem herşey çok güzel olacak biliyorum..
herkesin bu ayı dua ile değerlendirmesi dileğiyle...

ramazan öncesi sinema çıkarması

sinemaya gidelim dedim.
arayıp hadi gidiyoruz dedi..

biz saltı istiyorduk ama ancak 22 seansına İntikam Peşinde'ye yetişebildik.. Salonda sadece ikimiz..elimizde tadelle ve süt..yayıldık bütün gece..
film güzel miydi?
valla salonda yayılma keyfi olmasaydı çekilecek gibi değildi:)

Thomas Craven, cinayet masası dedektifi ve kızını yalnız büyüten bir babadır. 24 yaşındaki kızı evinde vurulunca herkes hedefin Craven olduğunu düşünür. Ancak Craven bu durumdan şüphelenmeye başlar ve kızının ölümünü araştırmaya karar verir. Araştırma onu, kızının gizli yaşamına, devletin gizli işlerine ve kanıtları yok etmekle görevli devletin gizli adamı Darius Jedburgh’e götürür.

İntikam Pe�inde fragmanı
Yükleyen DevriMs. - Tüm sezonlar ve tüm bölümler

filmin konusu bu ama ben yorumlarımı konusuna değil Mel Gibson'un nekadar yaşlandığına ve artık son zamanlarını geçiriyor olduğuna dair yapacağım..

cidden o beklediğimiz Mel Gibson artık yok:)artık baba rollerini bırakın dede rollerine hazırlanıyor kendisi..zoraki aksiyon yerleştirilmiş tipik bir amerikan filmi bile diyemeyeceğim film için..

ertesi gün telefon geldi..sinemaya gidelim mi dedi..hadi gidiyoruz dedim..

Evelyn Salt (Jolie), görevi, şerefi ve ülkesi üzerine yemin etmiş bir CIA ajanıdır. Ancak bir itirafçının onu Rus Ajanı diye iddia etmesi üzerine örgüte bağlılığı test edilecektir. Bunun üzerine kendini temize çıkarmak amacıyla kaçar. Salt’ın masum olduğunu kanıtlamak için gösterdiği tüm çaba hakkındaki şüpheleri arttıracak ve geriye yanıtlanması gerekn bir tek soru bırakacaktır; “Salt kimdir?”

Salt www.cinefragman.info
Yükleyen cinefragman. - TV dizilerini ve programlarını online izleyin.

evet bu da tipik angelina aksiyonu..gerçi böyle bir aksiyonu zaten ancak angelinadan bekliyoruz mesela nicole kidmanı asla düşünemiyorum bu tür vurmalı kırmalı ajan sahnelerinde..
salt rolü önce tom cruise abimize teklif edilmiş ama kabul etmemiş ..isabet olmuş bence..zira salt karakterinin bayan olması filmi izlenilir kılıyor..

9 Ağustos 2010 Pazartesi

zoi nerelerde..

haha zoi tatildeee demek isterdim ama maalesef canlar..zoi klimasız odasında çalışmakla ve düzene küfrü basmakla meşgul..
geçen hafta amcamlarla kıyıköy maceramız oldu ve annemin küçük balık nemo gibi bakın bakın nası yüzüyom nidalarını susturmamak için hiç çıkamadık denizden..annem yüzmeyi o gün öğrendi ve bütün gün denizden çıkarmadı bizi..
sabahtan akşama kadar denizde durunca anlamadık da eve gelip duşa girince acı gerçek yüzümüze vurdu resmen..
allahım o nasıl bir domates surattır,o nasıl pişmiş omuzdur ,ya o sırt allahım nasıl bir kırmızıya dönük mordur..
tabi ertesi gün iş olduğundan ipleri acıtmayan babydoll ve altına şahane anane donumla gittim işe..resmen dua ettim Allahım başıma bi kaza gelmesin millet benim içimde yatan renkli(!) kişiliği öğrenmesin diye..

3 Ağustos 2010 Salı

kariyer..


sabah çıkıp öğlen sadece salçalı ekmek için eve uğradığımız ;akşama kadar binbir türlü oyun oynayıp özgürce bisiklet üstünde şehri keşfettiğimiz bir zamanda büyüdüm ben..
bakkal 40 yıldır aynı yerindeydi mesela..terzi nermin teyze de..hatta simitçi bile aynı hüseyin amcaydı..
mahallede herkes birbirini tanır,aman çocuklar uzaklaşmayın lafı hiç duyulmazdı annelerimizin ağzından..
özgürdük gezerdik oynardık akşam eve dönerdik..
mahallede kız sayısı 2yi geçmediğinden ve biri ben olduğumdan futbol tek ve en popüler oyunumuz sayılırdı..
yine bol futbollu geçecek bir yaz tatiline yeni girmiştik..ve ben topumu kolumun altına almış milleti toplaya toplaya sahaya gidecektim ki bir baktım mahallede kimse yok..
bakkalın oraya gittim baktım;yoklar.!!
arka bahçede olabilirler mi acaba;yoklar!!!
büyük ihtimal sahadadırlar, bakim;yoklar!!!
dedim bunu bilse bilse komşannem bilir..ibrahim evdedir hem onu çağıırırım...
zile bastım komşannem çıktı..
-ibrahimi çağırsana balkona komşanne
-ibrahim yok zoi..
-!!!!
-babasıyla sanayiye gitti..artık yaz tatilinde sanayide çalışacak..

yaşadığım şokla eve attım kendimi..herkes sanayide demek de ne oluyordu..ben niye sanayide değildim..beni niye çağırmamışlardı ki..
bütün günü ağlayarak ve annemlere beni sanayiye vermeleri için yalvararak geçirdim..
akşam ibrahim geldi..ve mehmet amcaya yalvardım beni de götürmesi için ..
tamam dedi mehmet amca..yarın sabah 7 de ayakta ol ama..
bütün gece uyuyamadım çırak olacağım için..üstelik sanayide..
sabah dükkana vardığımızda ibrahim bana yapacağımız işi gösterdi..
dükkanın asma katına çıkıp aşağıdaki talaşlara atlamak...
vay be..ne kolay şeydi şu çalışmak..
mehmet amca kamyon kasası yaparken biz çıkan talaşlara atlıyorduk..hatta okulu bile bırakabilirdik ne olacak ki..bu çalışmak derslerden daha zevkliydi..
tam üst kata çıktık yine atlayacaktık ki mehmet amcanın elinde ışın kılıcını gördük..
yüzüne maskeyi takmış elindeki kılıçla ışıklar saçıyordu..
-ibrahim babanın elindeki çok güzelll
-gel yakından bakalım süper ışık saçıyor ..yaklaş yaklaş..
-kafasına ne takmış öyle
-maske sanırım
-vay be mahalleye götürsek bunu çocuklar şok geçirir.!!ibrahim yaa babanın ışın kılıcı var inanamıyorum yaaa!!

sonra ışın kılıcını bırakıp biraz daha çalışmaya(!) devam ettik..
akşam eve geldiğimizde herşey normaldi..taa ki gözlerimiz yanıp şişene kadar..
ikimiz de karşılıklı divanlarda gözlerimizde patates bağlı ,ağlayarak uyuduk..

o ışın kılıcı benim sanayide kariyerimin sonu oldu..
şimdi şu sıkıcı muhasebe işi yerine iyi bir karoserci olabilirdim halbuki..



resim