28 Ağustos 2012 Salı

hediyeler..hediyeler...

Bu sıkıntılı günlerimde bol bol hediye aldım ve çok iyi geldi gerçekten..İnsanın hiç tanımadığı insanlardan hediye alması harika bir duyguymuş:)



ilk hediyelerim kitap kulübünde yaptığımız eşleşme sonucu onur ve nişanlısı aslıdan geldi ..Mario Puzo'nun Omerta kitabını yollamış büyük bir merakla elimdeki kitabın bitirmeyi bekliyorum bu kitap için..yanında her zaman yanımda taşıyabileceğim büyüklükte bir defter ve pembe kalem yollamışlar ..günlük not defterimin yanında artık bunu da taşımaya başladım aklıma gelen şeyleri bu miniğe not ediyorum .

ikinci hediyem bardaklaşma etkinliğinden Ayben'den geldi..kedili bir defterim daha oldu :)gönderdiği kahveleri şirkette hemen hüplettik..yanında minik bir not defteri ve bileklik vardı ..
vee son hediyem beni hiçbir zaman bırakmayan Fatma'mdan geldi..Fatma beni çok daha önceki bloğumdan takip ediyordu yani hemen hemen benim hayatımı etkileyen önemli bir döneme de şahitlik etti..Ama beni hiç bırakmadı tabi ben de onu..Bazen görüşemedik ,hal hatır soramadık ama o hep hayatımın ve aklımın bir köşesinde vardı..Agatha Christie'nin Gizli Defterini yollamış bana ve gerçekten merak ettiğmi bir kitaptı..üstüne hiç konuşmadığımız halde tam isabet olmuş..
ve içine de tam da ihtiyacım olduğu anda sanki biliyormuş gibi not düşmüş..okuduğumda cümleler öyle iyi denk geldi ki inanamadım ..

bazen eskiyi hatırlamak yeniye bakmak için cesaretlendirir...


vee bu hayatın bana verdiği en zıpır hediyelerden biri;

-evet koliyi o kemirdi-

21 Ağustos 2012 Salı

film tatili

bayram tatili benim için tam bir dinlenme tatili oldu..bol bol okuyup film izlemeyi ve amaçsızca yatmayı planlıyordum aynen öyle de yaptım:) yine olsa yine yaparım pişman değilim :)


ilk film AÇLIK OYUNLARI oldu..zira zaten kitabını da okuyorum bitmek üzere ama ısrarlara dayanamayıp kitap bitmeden filmini seyrettim..
genel olarak film kötü değildi ama aa diye bir etki de yaratmadı bende belki de kitabını da okuyor olduğumdan ,senaryoyu önceden biliyor olduğumdan olabilir..yerli filmlerimize bakınca zaten yabancı filmlerin efektleri aradaki farkı belli ediyor zira aynı film belgrad ormanlarında çekilse yarıda canımız sıkılırdı.
filmi beğendim,kızı beğendim sadece açlık oyunlarına katılan diğer çocuğu daha yakışıklı bekliyordum o olmamış:)




ikinci filmi yerli seçtim ;ATLIKARINCA .
Mert Fırat'tan neredeyse nefret edecektim ki adam zaten nefretlik bir karakteri oynuyor yani oyunculuğu gerçekten iyi .
kızını oynayan oyuncuyu da başarılı buldum diğerleri zaten figüran gibi kalmışlardı olay döngüsünde.
sarsıcı ve bir o kadar gerçek bir konu işlenmiş moraliniz yerindeyse,psikolojiniz iyiyse izleyin derim.



3. film KUZGUN'du.
Edgar Allan Poe okumak istediğim bir yazar olunca ,konu da onun hikayelerini örnek alan bir seri katille ilgili olunca ,filmin içinde Edgar Allan Poe oynayınca izlememk olmazdı.
Hikaelerini öne çıkarıp neredeyse tek tek tanıtmış olmaları işime yaradı .Rahmetliyi içkici ve insanlar tarafından küçük görülen biri gibi göstermiş olmaları çok eleştiri almış olsa da zaten o dönemde aynen öyle yaşamış ..iyi bir yazar olmak iyi bir insan olmak zorunluluğu vermiyor bana göre bu yüzden eleştirmedim bu konuda..Edebiyat seviyorsanız biraz da gerilim olsun diyorsanız izleyin derim.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

küller-ilsa j. bick

hikaye niye beni sarmıyor dediğim bir dönemde bekleyen kitaplarımın arasından seçtim Küller kitabını..bana kalsa almazdım ,alınacalar listemde yoktu hatta rastlamamıştım bile ..
hürriyet.com'un her cuma sorduğu sorular karşılığı kazanmıştım..
kitap resmen beni içine çekti..hatta ön yargılı davranmıştım elime aldığımda ;tipik amerikan filmlerinden yola çıkılmış diye düşünürken çok farklı bir hikaye beni bekliyordu..

kitatan biraz spoiler vereyim:))

Dünyanın sonu yarın gelecek olsaydı?
Bir elektromanyetik darbe dalgası çakar gökyüzünde; tüm elektronik aygıtlar parçalanır, bilgisayarla çalışan tüm aletler yok olur ve milyarlarca insan o an, oracıkta ölür.
Hayatta kalan bir avuç insandan biri olan Alex, ölmüş anne babasına ve geçmişte kalan yaşamına veda eder. Çıktığı zorlu yolculukta, Afganistan’dan yeni dönmüş genç bir asker olan Tom ve büyükbabasını elektromanyetik darbede kaybetmiş olan sekiz yaşındaki Ellie ile karşılaşır.

Bu küçük grup ve hayatta kalan diğerleri için şimdi tüm mesele, yiyecek ve barınak bulmak, kime güveneceklerini iyi bilmek, darbe sayesinde kazandıkları güçleri iyi kullanmak ve bir de kimin insan, kimin artık “değişmiş” ve bir zombiye dönüşmüş olduğunun ayırdına varmaktır.

Her an bizim dünyamızın da başına gelebilecek bir felaketten sonrasını anlatan Küller, okurların elinden düşmeyecek, zaman zaman da kanını donduracak bir serinin ilk kitabıdır


tek kötü yanı seri kitabı olması ve pat diye bitip beni merakta bırakmasıdır:))ben sevdim okuyan ve ya okuyacak olan var mı?

kitaptan altını çizdiğim bir cümle;
Herkes çok üzüldüm deyip duruyordu ama üzüldüm demek aslında oh be ,benim başıma geleceğine seninkine gelsin,demenin kibar şekliydi.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

acemi hırsız


kitabımı okurken uykuya dalmıştım...birden tıkırtıya uyandım..baştan rüya gibi gelse de küçük kaplanım kudinin birden yataktan fırlayıp kapıya koşmasıyla anahtar deliğine anahtarın girdiğine daha da emin oldum..
yavaşça saatime baktım saat 01:30du..
kuddusi kapıya biri gelse mutlaka kapıya koşar.onun arkasından sakince yataktan kalkıp elime ne alsam diye düşünüyordum..kapıdakiler sessizce konuşup hala anahtar deliğini zorluyorlardı..
bir taraftan bıçak mı almalıyım ;sopa mı bulmalıyım derken balkon kapısı sonuna kadar açıkken niye kapıyla uğraşıyor ki bu salaklar diye düşünmeye başlamıştım bile..
çekmeceden tornavida alıp yavaşça kapıya yaklaştım..o anda sesler kesildi..usulca delikten bakıp ona göre davranayım derken benim acemi hırsızlar önce söylene söylene asansöre bindi sonra da üst katın kapısını büyük bir ustalıkla açıp içeri girdiler..zira zaten kendi evleriydi!!!