31 Aralık 2010 Cuma
20 Aralık 2010 Pazartesi
2010 Özeti
*ç0k kitap okudum..
*az gezdim
*kardeşim askerden geldi
*babannem öldü..
*bu minişi sevme ve annesinin güler yüzünü birebir görme fırsatım oldu..
*bu güzelle sahilde kahve ve evde tekerlenip film izleme zamanlarımız oldu..
*en kötü zamanlarımı bu iyi yürekli dostumla paylaşıp evinde kahvaltı edebilme şansım oldu.
*saf beyazımla uzun gmail kaçamaklarımız oldu..yeri geldi güldük yeri geldi sinirlendik olanlara..farklı senelerde aynı günde doğduğumuzu öğrendik..
*bu güzel kadın beni hiç yalnız bırakmadı.
*ezelin bölümlerini bu deli kızdan takip eder oldum .
*3 kez saç rengim değişti
*tekrar kedim oldu.
*2 kez telefon; 3 kez numara değiştirdim.
*bol bol kitap siparişleri verdim.
*iş değiştirdim..
*ev aldım.
*24 oldum !
-fotonun yakışıklısı şirketin milan baroşu..-
17 Aralık 2010 Cuma
11 Aralık 2010 Cumartesi
kitap alışverişi
böyle sinir katsayım beynimde iyice yükseldikçe gözümün önüne kitaplar geliyor..koşarak gidip kitap alasım onlara dokunasım var:)
akşam da kipaya zor attım kendimi..
diğer kipalarda bu kampanyaları göremedim ama bizim burdaki kipada güncel büyük boy bestseller romanları 4.99 olarak satılıyor..
Türkçede ilk kez yayınlanan Ted Dekker, unutulmaz karakterlerin, iyi ile kötü arasındaki amansız mücadelelerini, adrenalin yüklü dili ve sürpriz sonlarıyla anlatarak, okuyucusunu şaşırtan bir yazar olarak bilinmektedir.
Gizemin ustası olarak tanımlanan Dekker, bu kitabında korkunç bir fırtınanın içinde başlayan olayların bir biri ardına gelişmesiyle bir hesaplaşmanın doruk noktasına ulaşıyor. Red isimli katil intikam peşinde, yarım kalan bir hesaplaşmanın kapanması için kasabadadır.
Olaylara karışan FBI’ın açıklamadığı bir gizem, kasabada kalmak zorunda kalan eski bir tarikat üyesi genç bir kadın, geçmişlerinde yaşadıkları olayları saklamaya çalışan iki kardeşle olaylar içinden çıkılmaz hal almaktadır. Şimdi fırtınanın gizlediği bu topraklarda bu hortumlardan daha uğursuz bir gerçek vardır: Adı Red olan intikam peşindeki bir katil, yarım kalmış hesabını kapatmak için kasabaya gelmiştir.
Ama FBI’ın açıklamaya pek hevesli olmadığı bir gizem hem Red’in hem de Summerville’in teninin arkasında saklıdır. Küçük bir kasabayı yok etmekten çok daha fazlasına sebep olabilecek bir gizem.Eski bir tarikat üyesi olan Wendy Davidson, annesini ziyaret etmek için çıktığı yolda, dört yabancıyla birlikte olayların tam ortasına düşmüştür. Aralarından biri sıradaki kurban olabilir…
“Oyun, sürükleyici anlatımın tahrik edici bir kurguyla birleştiği, aklın sınırlarını zorlayıcı bir başyapıt.”—Title Trakk
“Mahzen, Jeff Abbott’un günümüzün en iyi yazarlarından biri olduğunun kanıtı. Çok etkili aksiyona ve şaşırtıcı bir kurguya sahip. Elimden bırakamadığım kesinlikle kaçırılmaması gereken bir kitap.”Harlen Coben – Asla Vazgeçme kitabının yazarı
“Mahzen, iyi ile kötünün zamana karşı yarışının anlatıldığı güçlü bir konu, jeff romanda aksiyon çılgınlığı yaratmış ve yaşatmış.”Lisa Gardner - Tek Başına ve Saklambaç kitaplarının yazarı
“Kaya gibi sert. Hayatta kalmak için öldürmek zorunda kalmanın şok edici gerçeği aksiyonu hızla ilerletiyor.”Publisher Weekly
“Abbott’un son romanında iki adamın hayatı kelimenin tam anlamıyla birbiriyle çarpışıyor. Quentin Tarantino’nun Zor Ölüm serisiyle birleşmesi gibi bir çarpışma düşünün….karakterler başarılması imkansız gibi görünen bir işin peşinde ve heyecan asla durmuyor. Abbott her zaman muhteşem bir yazar olmuştur ama bu şu ana kadar ki en güzel romanı. Şaşırtıcı dönüşler, muhteşem bir olay örgüsü ve son derece gerçekçi karakterler.”
Library Journal
“Jeff Abbott en sevdiğim gerilim romanı yazarlarından biri. Mahzen’de ulaştığı tempo Harlan Coben ve Lee Child’in yazdıkları romanlardan daha hızlı. Acımasız, zekice ve çarpıcı haliyle Mahzen bu senenin en iyi macera kitabı.”Joseph Finder
"Tamamen bağımlılık yapıcı. Eğer bir sonraki sabaha işleriniz varsa kesinlikle okumaya başlamayın çünkü Asla Vazgeçemeyeceksiniz."-San Fransisco Chronicle
"Hızlı ve eğlenceli bir lunapark trenine binmiş gibi, hiç bitmesin isteyeceğiniz ve sıkı sıkıya sarılacağınız bir kitap. Ardından kalan zamanı da çocuklarınıza sarılmak için ayırmalısınız."-Library Journal
"Bağımlılık Yapıcı...""Bir gencin özel hayatı mı? Yoksa ailesinin bu özel hayatı bilmesi mi daha önemlidir?"
"Ergenlik çağındaki bir gencin isyankâr tavırlarını, tamamıyla kontrolden çıkmış davranışlardan nasıl ayırt edebilirsiniz?"
"İntihara eğilimli bir çocuğunuz varsa ne yapmalısınız?"
"Acaba sıradaki siz misiniz?
Yaşayacağınız gerilimler yerini rahatlığa bırakacak bile olsa, acı çekeceksiniz"-Publisher Weekly.
Tia ve Mike Baye, bir gün hiç hoşlanmadıkları ebeveyn modeline bürünerek, çocuklarını çok sıkı bir şekilde koruyup onları gözetleme içgüdüsüne kapılacaklarını hayal edemezlerdi. Fakat on altı yaşındaki oğulları Adam, son zamanlarda aile bağlarından bir hayli uzaklaşmış, okulda bugüne kadar yaşamış olduğu olayların son halkası, sınıf arkadaşı Spencer Hill'in intiharından sonra onun için endişe etmekten başka bir şey yapamaz olmuşlardı. Adam'ın bilgisayarına karmaşık bir casus yazılımı yüklemişler ve zaman içinde bilinmeyen bir kişiden oğluna yönelik mesajlar geldiğini görmüşlerdir:"Asla Vazgeçme, her şey yolunda."Betsy Hill, oğlu Spencer hatırasına sınıf arkadaşları tarafından yapılmış olan siteyi gezerken gözüne bir resim takılır. Resim oğlunun öldüğü gece çekilmiştir ve görünüşe bakılırsa oğlu o gece yalnız değildir? Hemen, kamera kadrajının dışında duran kişinin Adam Baye olduğunu düşünür, fakat Adam kayıplara karıştığında, çevrelerini sinsi ve derin bir şeyin kapladığının farkına varmıştır. Tia ve Mike Baye'ye gelince, cevaplamaları gereken soru: Konu çocuklarınız olduğunda çok fazla şeyi bilmeniz mümkün müdür?
Emekliliğini yaşayan Hunt, eyalette avukatlık yapan Andrea’dan hoşlanmaktadır. Son zamanlarda ismi çok duyulmaya başlayan Andrea, New York’a gitme hazırlıkları yaparken birden ortadan kaybolur. Bu sırada eyalet bir cinayetle sarsılır. Yargıç evinde ölü bulunur ve yanında bir ceset daha vardır. İdealist dedektif Devin bu olayı çözmekle görevlendirilir. Andrea’nın güzelliği, Devini’de etkilemiş, dedektifte bu güzel ve başarılı kadını yakından tanımak için bir fırsat aramaktadır.
9 Aralık 2010 Perşembe
odunluk
-o zamanlar ne kadar iyi anlaştığımızı ,nasıl beraber büyüdüğümüzü düşününce şimdiki duruma üzülüyorum halamın oğluyla...-
6 Aralık 2010 Pazartesi
I need a hero..
köyde bir odasını kitaplarımla doldurduğum minik kerpiç evde yaşamak istiyorum..
annem bile sıkılacağımı düşünüyor..
-annem beni tanımıyor ki..-
herşey acayip bu sıralar..hem huzurlu hem huzursuzum..
halletmem gereken işler boyumu aşıyor çoğu zaman..
sabah it gibi titredim mesela servis beklerken..
fedakarlık montunu kardeşine vermek değil midir ki..
içindeki ''hero'' bile yorulabiliyormuş bazen..
ı need a hero..
valla bak..
3 Aralık 2010 Cuma
cuma durum raporu
2 Aralık 2010 Perşembe
toplaşalım
30 Kasım 2010 Salı
günümün bonusu
peki bunu nasıl yaptım?
işte böyle..
28 Kasım 2010 Pazar
kitap mimi
26 Kasım 2010 Cuma
Hayvan Mezarlığı
annem başta olmak üzere tüm çevrem baskıya uğraşmıştır bu kitabı okumaları için..
büyükbabamın ölümünden sonra okuduğum için beni korkutucu yanından çok ''ben olsaydım ne yapardım'' sorusu meşgul etti uzun bir süre..
zira ailemiz bir kasabaya yerleşiyor ve karşı komşuları tarafından hayvan mezarlığı denilen bir yerle tanıştırılıyorlar..
bu mezarlığa gömülen hayvanlar bir zaman sonra dirilip geri dönüyor..Dönüyor ama hayvan o hayvan değil maalesef..çok sevdiğiniz kediniz bir zombi halinde evde salınmaya başlıyor..
mantıken hayvanlar geri dönüyorsa insanlar da gömüldüğünde geri döner olayı başlıyor bu noktada..
çok sevdiğiniz ,ölümünü kabullenemediğiniz birini ;zombi olup ruhsuz ruhsuz yanınızda bulunacağını bile bile gidip oraya gömer miydiniz?
..
aynı evde kaldığımız dönem ayşe de kitabı mutlaka oku baskılarıma dayanamayıp okumuştu..garibim uzun bir süre evde kedi sesleri duydu:)
filmi de varmış ama biz izlemedik bir de izleseydik nolurduk bilmiyorum
aha tipe bak kedide;
24 Kasım 2010 Çarşamba
ne diyorduk..
kardeşim geldi nihayet...bayramın birinci günü 00,20 de diyarbakır uçağı iniş yapmıştır anonsunu duyduğumuzda kapıya yöneldik..
çıkış kapısı açıldığı an hayatımın şokunu yaşadım..zira bir uçak dolusu asker üstümüze akın akın geliyordu:)resmen uçak kiralamışlar..
evde durumlar sakin..başlarda birmilyonsekizyüzon kez asker hatıralarını dinliyor olsak da çabuk toparladı kendisini..oradan hiç dönmeyecekmiş gibi geliyordu bana..
...
bayramda Eyüp Sultan ziyaretim oldu..zamanında kendisini rüyamda görmüştüm ve çok farklı bir rüyaydı..şimdi ne zaman içim sıkılsa orda alıyorum soluğu..
bayram olduğu için çok kalabalık bir ortamdı haliyle..ama maalesef türbanlı hanımların suratlarında beş karış makyajla namaz kıldığına şahit oldum..
Acaba ben mi yanlış biliyorum abdest olayını ..ilginçti..
....
bu da bizim fabrikanın tanrı misafiri ..onu ısıtma çözümümüz ilginç olsa da çok eğleniyoruz:)bizimkiler alex ismini taksa da o benim için milan baros:)
...
kitap olayına gelince..bir ara o kadar çok kopmuştum ki kitaplarımdan..Ne zamandır istediğim Bir Otostopçunun Galaksi Rehberi hediye edildi bayramda :)kitaptan daha iyi bir hediye düşünemiyorum zaten:)
12 Kasım 2010 Cuma
cuma durum raporu..
11 Kasım 2010 Perşembe
eski dost
9 Kasım 2010 Salı
fason çalışır yüreğim..
her şeye katlanır yüreğim de ;fasonluktan mıdır bilinmez her seferinde borçlu çıkarım onlara..
8 Kasım 2010 Pazartesi
ağladım..
5 Kasım 2010 Cuma
cuma durum raporu
.
*kafamda bir sürü küçüklüğüme dair hikayelerim var ama bloğa yazmaya gelince vakit bulamıyorum..
.
*çorludan yenibosa starcity alışveriş merkezine donut için gitmişliğim var,şeytan yine dürtüyo!
.
*12 senedir görmediğim çocukluk arkadaşımla buluştum akşam..çok güzeldi..çok güldüm...
.
*kardeşimin gelmesine sadece 1 hafta kaldı ve onu havaalanında karşıladığımda direk sahilde sabahlayalım abla diye plan yaptı kafasında..çok özledim sahil gecelerimizi...
.
*kedim miyavlamayı bilmiyor..geldiğinden beri tek yaptığı şey havlamak!
.
*görmek ve oturup kahveyle sohbetini sevdiğim iki arkadaşımı da artık görmek istiyorum!!onlar kendilerini biliyor..
.
*tanımadığım ama kahve içip sohbet etmek istediğim bir kaç blogger arkadaşım var..teklif edicem yakında onlara:)benimle kahve içermisinizzz :)
.
*netbookumun üstüne bastım ekran çatırdadı resmen!bu benim 58968.bilgisayarımdı oysa ki..
.
*hayatım tam bir entrika..kendimden başka herkese yardım edip kazık yiyebilme özelliğim var..eski ev arkadaşım hayatımı kaleme alıp kitabın ismini s.kilmeye doymayanlar koyacak..haklı ama..en azından isminden satacağı kesin..yine olsun yine yardım ederim..öyle de bir salağım..off!
.
*kitap alışverişimi hala yapamadım ..bu kredi işi bana fena koymuş..
.
*istanbulda halk ekmek büfesi yakınında oturan var mı?
3 Kasım 2010 Çarşamba
akşam
2 Kasım 2010 Salı
tarihe not 2..
ofiste rakı balık yapacağız ondan korkuyorum blog...
foto
1 Kasım 2010 Pazartesi
Paranormal Activity -2
hayatımda böyle salak saçma bir korku filmi görmedim..ilk filmde herkesin tırsmış olmasının;bu film için bende büyük beklentiler yaratmış olması da kuvvetle muhtemel..
ben hayatımda bu kadar sessiz ve bu kadar saçma bir film görmedim..gerilelim diye girdiğimiz filmde sadece son 20 dakikada bir olay oldu o kadar..onun dışında tencere tava düştü kadın korktu falan filan..
ben cinlerle ilgili film izleyip korkmak istiyorum diyen beni bulsun ..daha da başka lafım yok..
26 Ekim 2010 Salı
salı durum raporu
21 Ekim 2010 Perşembe
tarihe not..
finans departmanı olarak gün boyu deli gibi waffle yiyip ümit besen-aşk yere batsın dinliyoruz..
durum o kadar vakim blog..anla..!
20 Ekim 2010 Çarşamba
18 Ekim 2010 Pazartesi
pazartesi durum raporu
*karar falan alıyorum 3 dk sürüyor bozması..
*kitaplarla hala istikrarlı bir şekilde bakışıyoruz..yenilerini eklemeden elimi sürmeyeceğim gibi gözüküyor kitaplığıma..
*işim gereği telefona bakınca nasıl bu kadar yalan söyleme kabiliyetine sahibim şaşırıp kalıyorum..
*maaş kartım bende kaldığı an gidip kendimi hediyeye boğuyorum..bu iyi bişi diil !!!
*kendimi hediyeye boğup aynı zamanda saçımı da değiştirmek isteyince yine depresyonda olduğumu anlıyorum..
*annelerin kızlarına baktığı fallar hep çıkar mı?
*istanbula gitmek istiyorum..sabahın köründe gidip akşamın köründe döneceğim..belki dönmem belli olmaz..
*kardeşim biletini aldığı halde hala gelemeyecek diye çok korkuyorum..
*telefonuma müzikleri yüklemeye çok üşeniyorum..biri bunu benim için yaparsa ona üzümlü kek yapmaya söz veriyorum ..valla bak..
13 Ekim 2010 Çarşamba
kesik beyaz çizgiler..
12 Ekim 2010 Salı
biri beni durdursun..
dedim ne izliyim dizi söyleyin bana..
true blood dediler..
iyi dedik başladık ..başladık da kardeşim ilk bölümünde daha vampir pornosuyla karşılaşıyorsun..
dedim yok bu böyle diildir.bütün millet bu yabancı dizileri övüyor mutlaka vardır bi gideri bu dizinin dedim..izledim izledim en sonunda 2.sezon sonlarında konuyu nihayet normale oturtmayı başardılar..oturttular da böyle acaip bir hal aldı durum..
cadılar,periler,vampirler,kurtadamlar ,şekil değiştirenler köpek olanlar..ne ararsan var ve kim kime aşık oluyor hiç belli olmuyor..
bu dizinin karışıklığına kafayı verirken kendi kafa karışıklığım ortadan kalkmış oldu..:)
10 Ekim 2010 Pazar
4 Ekim 2010 Pazartesi
koca dedem..
yunanistanın tsivo köyünde normal bir sabahtı..çobanlar azıklarını almış koyunları önüne çoktan katmıştı..
Hasene üzülüyordu dedesine..kaç gündür yorganı bile aralayamamıştı koca adam..
artık o zengin ,herkese yardım eden kocaman elli adam gitmiş yerine zayıf ,hasta,yüzü hayatın çizgilerine sahip adam gelmişti..
oysa ne çok severdi dedesiyle ata binmeyi..
atı da sanki koca adamın hastalığını bilir gibi yemek yemek istemiyordu artık..
....
dedesinin yanına yaklaştı usulca..Ellerini gezdirdi çizgilerinde..Aklına geldi bu koca adamla gezdiği kırlar..
tam o anda gözlerini araladı adam..minik torununu gördü yanında..
gülümsedi usulca..
ve gitti...
..sonsuzluğa..
..............
hasene hiç korkmadı ,gitti söyledi herkese dedesinin gittiğini...
....
cenaze kalktıktan sonra dedesinin odası bomboş kalmıştı..kış gelmiş artık salondaki büyük kilim dokuma tezgahını dedesinin odasına koymuşlardı..
hasene her gün gidip tezgahın başına oturuyor ,iplikleri düzeltiyor,penyeleri kesip birbirine bağlıyordu..
özlüyordu dedesini ..
...............
birgün yine tezgahın ordaki ipleri karıştırıp yatmaya hazırlanıyordu..elinde gaz lambası tam yatağına gidecekken uzaktan yaklaşan bir atın nal sesleriyle irkildiler..
kim geliyordu ki gecenin bu vakti..
at yakınlaştı ,yakınlaştı ve camın kenarında durdu..
bir adam elindeki kırbacıyla cama vuruyordu..
niye kapıya vurmuyordu ki ?
camı aralayıp baktıklarında koca adamı gördü tüm ev halkı..
onlara kızgınca bakıp bembeyaz atıyla dönüp uzaklaştı...
ertesi akşam yine aynı saatte yine aynı at ve kırbaç sesi.
yine koca adam..
artık her gece gelir olmuştu adam..ama asla tek söz söylemeden kızgınca bakıp dönüp gidiyordu karanlığa..
oysa hasene ne çok özlemişti dedesini..
.................
bir gece rüyasına girdi dedesi.
''kızçem ''dedi..''benim güzel kızçem..benim odama o tezgahı koydunuz ama ben her gece 2 arkadaşımla gelip orda namaz kılıyorum..utanıyorum o ipliklerden ...kaldırın o tezgahı ve bana bir maşrapa su bir havlu bir leğen koyun.abdest alıp sabah namazlarını kılacağız orda..''
Hasene uyandığı gibi anlattı durumu ev halkına..hemen temizlediler odayı.her gece yatmadan önce suyunu ve havlusunu hazır ettiler odada.
her gece su sesi duydular bir de sabaha karşı..
sabah odada ıslak havlu ,boş maşrapa,dolu leğenle uyandılar..
...................
zaman geçti köyleri işgal edildi,bütün köyü ateşe vermişti yunanlılar..gitmelerini istiyorlardı ,evlerini terketmelerini.
evlerini,o minik göllerini,geçmişlerini ,hayatlarını terketmelerini..
terkettiler mecburen..uzaklaştılar yanan köylerinden..
evleri yanacaktı,tezgahları,bahçeleri,geçmişleri,hatıraları..
ya dedesi?
dedesi ne yapacaktı şimdi?
seneler sonra Hasene büyüdü..
Türkiyeye yerleşmişlerdi çoktan..Evlenmiş torunları bile olmuştu...
Torunlarını etrafına toplayıp pomakça hikayeler anlattıkça eski günlerine döner olmuştu..
bir gün geçmişini anlattı onlara..
dedesini,atlarını,çobanlarını anlattı..
yanmıştı tüm geçmişi,tüm köyü...
bir torunu merak etti o yanmış köyü..yanmış da olsa görecekti ,havasını hissedecek belki dedesini hissedecekti..
gitti o torun..
bir baktı ki koca yanmış köyden bir tek onların evi ayakta...
ne kadar tutuşturduysa düşmanlar sönmüş o ateş o evde..
türbe olmuş evleri artık sadece mumlar yanmakta..
o büyük torun gidip görmüş iyi de;
zoi göremediği için içinde kocaman bir merak uyanmakta..
1 Ekim 2010 Cuma
zoi bu aralar;
*eve nihayet taşındık..herşey yerliyerine de oturdu ben hala yerli yerime oturamadım..zira kendi odamı henüz yerleştiremedim bile.
*sabahları işe kalkamıyorum resmen..annem kimseye veremediği yün yatağı altıma koymuş.Allahım o nasıl tatlı bir uykudur yaa.
*yaklaşık 3 aydır TV izlememiş bir bünyeye sahibim..bu iyi bişey mi evet belki ama bu zaman zarfında kitaplarımı ellemedim bile..
*alınacak kitap listesi yapmaya korkuyorum.çünkü kitapları topluca sipariş verme gibi bir özelliğim var..tam sipariş ekranına geliyorum ki bankada imzaladığım kredi sözleşmesi gözümün önüne geliyor..
*balığıma en kısa zamanda yer bulmam lazım evde zira kedimle yatmayı çok özledim..
*ayşenin gazıyla süper bir firmaya iş başvurusunda bulundum eğer olursa tüm blog dünyasını hediyeye boğucam söz..
*eğer askerlik kardeşim geldikten sonra 12aya düşerse edeceğim küfrün haddi hesabı yok!!
*2 hafta sonra dağ tepe bayır gezip çadırımı kurup battaniyem üstümde kahvemi içiyor olacağım muhtemelen..
*5..kattan indirip 6.kata 2 kamyon eşyayı taşımak süpersonik kaslara sahip olmamı sağladı kodum mu oturturum..
*kanka ayağı cidden g*t ayağı mıdır?
29 Eylül 2010 Çarşamba
amaç
daha ilkokula gidiyoruz..erkek olmaktan vazgeçip muavine aşık olduğum zamanlar..ben aşkımdan ölüyorum ama..böyle futbolu boşvermeler ,simoviçi takmamalar ,kırmızı ayakkabıları giymeler falan..ibrahim dedi hadi zoi maça ..zoide tık yok bütün gün akşam olsun bizim muavin babamla gelsin arabayı yıkasın ben yardım ediyim falan modunda takılıyorum ..
bütün topu ,kariyeri ,arkadaşları bıraktım mahalledeki tek kız sibelle takılıyorum..biz böyle bütün gün gezip hayaller kuruyoruz falan..bu da aşık olmak istiyor;soruyor bana nasıl bişi falan diye..anlatıyorum işte böyle hani caprisun meyvesuyunu içip patlatırsın ya hani ayağınla heh işte öyle diyorum ona..eti pufların bisküvisini ve pufunu yiyip heyecanla şekerlemelerine dalarsın ya aynı öyle bişi ..
bigün koşarak dayandı kapıma sibel..
-zoi aşık oldum ben!!! dedi..
-aaa kimee yoksa o karpuzcu çocuğa mı?
-hayır hayır bak buna!!!
çıkardı cebinden bi beşyüzlük..üstünde sevgili olmak için arayın yazmış biri..
-ama !!diyebildim sadece
-ama kızım baksana 500lira bu ..kesin zengin kesinnn diyip koşarak uzaklaştı...
..
böyle bülent ersoyun şaşırmış hali gibi kaldım öylece.. banu alkan gibi kürkler giyebilecek,serpil çakmaklı gibi havuzlu evi bile olacaktı..kendi arabasına binip sigara bile içebilecekti bissürü kırmızı rujları olacak oje sürmek için babadan izin almaya bile gerek kalmayacaktı..
..
sonra büyüdük biz..10 sene geçti aradan ..buluştuk biz yine..
polis olmuş çalışıyor istanbulda..
eminönünde rakı sofrasında açıldı yine muhabbet..
-ne hedefliyorsun gelecek için dedim ..demez olaydım
-kızım hergün mafya durduruyoruz ..arabaları görsen..en büyük hedefim mafyayla evlenip evimin kadını olmak dedi..
canım arkadaşım yaa hiç değişmemiş...
27 Eylül 2010 Pazartesi
ilk aşk
8-9 yaşlarımda mahallede ve sülalede tek kız olma özelliğimle ben de erkek gibi olmak istiyordum..ibrahim gibi saçımı kestirmek,eteklerimi parçalamak ,kot pantolon giyip bisikletimi ellerimi kullanmadan sürebilmek en büyük hayallerim arasındaydı..
minübüsümüz vardı ve kariyerim muhtemelen önce muavin sonra şöför olarak devam edecekti..
evet artık buna bir son vermeli ve erkek olmalıydım.
annem her sabahki gibi saçlarımı örerken artık dayanamadım;
-anne saçlarımı bu son örüşün..
-örmem lazım açık kullanamazsın
-kullanmayacağım zaten..bugün ibrahimle gidiyorum berbere onun gibi yaptıracağım..
-nasıl onun gibi ?!!
-anne ben erkek olmak istiyorum artık..saçlarımı istemiyorum.kızım diye çağırma beni oğlum de ..
hiçbirşey demedi annem..bıraktı saçlarımı öylece..
..
artık mutluydum..yarın camiinin ordaki berbere gidip kısacık olacaktı saçlarım..hem gelirken 20lik misketlerden de alırdık..hatta futbolda yükselip galatasarayda bile oynardım lan..8 numaralı forma benim olurdu kesin ..süper kariyer yapardım..gündüz minübüsçü gece futbolcu olurdum kesin.simoviç beni beklermiydi acaba takıma girene kadar..
...
ben tam bunları düşünürken ''O'' girdi kapıdan..babamın yeni muaviniymiş..
cimbomdaki kariyer hayalim bile yerlebir oldu onu görmemle..
hoş simoviçte gitti zaten sonradan..
24 Eylül 2010 Cuma
ayrılık böyle olacak
Ve bir hareketim yetmeyecek içimdeki seni göndermeye..
Önce haber vereceksin bana biliyorum..
‘aşağı inermisin..seni görmek istiyorum’ diyeceksin
ben anlayacağım sesinin tedirginliğinden..
bir yanım gitme diyecek..gitme ki biraz daha geciksin birazdan başlayacak olan yürek sancıların..
-ne fark edecek ki..-
aşağı ineceğim sakince..
bineceğim arabana..
her zamankinden farklı bakacağını bildiğimden
ve sırf gözlerimdeki terkedilmişliği görmemen için bir şeyler aranacağım..
‘sakız var mı’ diyeceğim mesela tam bana bir şey söyleyecekken..
‘alalım!’diyeceksin söyleyememenin verdiği sıkıntıyla..
sen arabadan indiğinde ben arkandan bakacağım..
-şimdi harika bir sohbeti bölüp inmiş olabilirdin..-
‘’eve gitmek istiyorum ‘’diyeceğim sen yine söze başlamadan..
‘’gidelim!’’diyeceksin..biliyorum..
arabadan ineceğim..
tek hareketim yetecek senin beni bırakıp gitmene..sadece arkamı dönüp gitmem yetecek..
ve bir hareketim yetmeyecek yine içimdeki seni göndermeye..
23 Eylül 2010 Perşembe
kitap kime gidiyor?
zey0zey adresini en kısa zamanda zoitsa@hotmail.com.tr 'adresime yollarsan kargon yola çıkar..
msne ekle ya da ne bileyim ver işte..yada gel burdan al kitabını kahve de beleş valla bak..
aşk
22 Eylül 2010 Çarşamba
zoi @ fitness
1 hafta boyunca hadi gitmiyoz mu diye baskı yapmama rağmen ekildim mi ;ekildim..
...
gte giren şemsiye açılmaz felsefesini çoktan benimsemiş olan bünyem gelmezseniz gelmeyin lan diyip sırt çantasını alıp gayet sakin şekilde iş çıkışı salonun yolunu tuttum..
göptirikler hala yuvarlanmaya devam ederken ben süpersonik karın kaslarımla onlara hayatlarının şokunu yaşatıcam diye söylene söylene giriyordum ki içeri ;salonun kapısında bi dangos ;üstünde eşofman altında şıpıdık parmak arası terlik ..
tam kapıyı açıcam bu uzandı gülümseyerek ..lan zaten hiç hesapta yokken arkadaşlarım için salona yazılmışım..onlar da beni bir güzel ekmişler gelmemişler..dedim bu hödük dayak istiyo anlaşıldı işimiz var..
kötü kötü bakıp çektim kapıyı elinden..
içeri girdim bir güzel hazırlanıp havlumu aldım..baktım bizim 200lük spor hocası odasında internette dolaşmakla meşgul..
dedim zoi kendi işini kendin gör zaten bundan ne hayır gelecek..
gittim bir güzel koşu bandına tam başlattım yürümeye başladım pat kapıdaki dangos geldi kapattı..
-hoyttt dedim noluyo ...
-sizi şöyle alalım bakalım dedi..
-buraya ilk ben geldim sıranı bekle lafımla
-ben buranın spor hocasıyım demesi bir oldu..
ama ısınsaydım falan derken kendimi 60 mekik çekerken buldum..bok böceği gibi minderde yuvarlanıyorum artık resmen..
-acı yok zoi ..acı yok!!!
21 Eylül 2010 Salı
kitap isteyen el kaldırsın
kayıp sembolü isteyen yorum bıraksın yeter:)cuma günü isteyenler arasından 1 kişiye ücretsiz kargoyla ulaşacak..
öyle şuraya tanıtın bloğumu ,facete yayın bloğunuzda yayınlayın gibi cümlelerim yok..kitapsever olun..adsız olamayın yeterli benim için..
keyifli okumalar..
20 Eylül 2010 Pazartesi
annaneye gitmek..
....
pomakca
Yükleyen zoitsa59. - DiÄ�er Kadınca videolarına göz atın.
16 Eylül 2010 Perşembe
Rapor
''hiç''lafı çıktı ağzımdan ..sonra o ii ler daha da belirginleşti ''hiiiiçç ''oldu..vay arkadaş dedim gerçekten hiçbirşey yapmıyor muyum ben?sonra dedim kızım zoi toparla kendini..olmaz bu böyle azcık insana karış azcık medeniyet gör.
böyle yaş ortalamamız 24ten 44e varan bir kız grubuna dahil oldum.bütün günümüzü kahve içip fal bakmakla geçirir olduk..tek atraksiyonumuz ağdada çektiğimiz acıydı..tarottan iskambile su falından baklaya öğrenmediğim fal kalmadı..
yine bir gün böyle o gün baktığım 342343.falımda gördüğüm beyaz atlı prensle birlikte ''lan ben napıyorum'''dedim..
sonra hayatıma yön verdim- demek isterdim ama vermedim arkadaş...hala aynı modda devam ediyorum....
................
2 ayın sonunda tam bankalarla uğraşmaktan yorulduğum anda ev kredim çıktı..daha bir 10 sene hiçbir yere kıpırdayıp aksiyon matraksiyon yapamam..zoiden orayı gezdim burayı gördüm postu beklemeyin artık anacım ;yarın tapuyu alıp 10 senelik borca imzayı çaktım mı benim için hayat sadece çalışıp tüm paramı ev taksidine yatırmak demek olacak:)
ev kredisi çıkınca çalışmak da istememeye başladım..böyle bir kasvet çöktü üstüme.noldu zoi senin başına buyruk kıçına kuyruk tavırların he?
yok arkadaş düzenli hayat bünyeye zarar..evde malak gibi yatıyoz cips çikolata sakız çekirdek eşliğinde true blood seyredip duruyoz bari spor salonuna yazılalım dedik..
yazıldık mı;yazıldık..
peki spor hocamız kaç kilo ? 200...
Allah sonumuzu hayır etsin.
14 Eylül 2010 Salı
o diil de..
peki ben onların verdiği vaazı yer miyim?
-haşaa ,tövbeeee-